Flank Esports - Yeni Nesil Espor Medyası
Espor Haberleri Türk dizileri oyun sektörümüz için en büyük umut olabilir mi?

Türk dizileri oyun sektörümüz için en büyük umut olabilir mi?

InGame Group’un Üst Yöneticisi Burak Gözalan AA muhabirine yaptığı açıklamada Türkiye’de oyuncu anlamında ciddi bir potansiyel olmasına karşın dünyada “fenomen” haline gelecek bir Türk yapımı oyun eksikliği bulunduğunu ifade ederek hedeflerinin, bir Türk oyun markasını dünyanın farklı yerlerindeki milyonlarca oyuncu ile buluşturmak olduğunu ve bu hedefe kısa bir sürede ulaştıklarını söyleyerek şunları söylemiş: “Türk dizileri dünyada önemli bir içerik haline geldi, filmlerimiz de buna dahil. Hollywood’un elde ettiği başarıyı, biz kendi kültürümüzle gerçekleştirmek istedik. O yüzden tüm dünyanın bu içeriklere aşina olduğu yerli figürleri, karakterleri, ortamları oyunumuzun içinde kullandık. Tüm dünya tarafından da benimsendi. Hatta bu durum bizi öne çıkaran, rekabet üstünlüğü yaratan bir değer haline geldi. Bu nedenle Zula, Güney Amerika’da ve Orta Doğu’da çok popüler, Avrupa’da da gayet başarılı, çok iyi gidiyor.”

 

Türk dizilerinin, Türk kültürünü tanıtma ve sunmada yurt dışında büyük bir etkisi bulunuyor. Bundan dolayı ilgili demecin ayaklarının sağlam yere bastığını söylemek gerekiyor.

Öte yandan bu dizilerin, pazarlanabilecek oyunlar için önceden bir tanıtım sağlaması ve Türk kültür ögelerine yönelik ilgili coğrafyanın yabancılık çekmemesi de büyük bir artı sağlayabilir. Buna en büyük örneği ters denklem üzerinden The Witcher serisinde görebiliriz.

The Witcher gibi kültürel unsurları fantastik kurguyla birleştiren yapımlar, doğrudan Polonya’daki resmi kurumlardan da destek görüyor.

 

Elbette bu denklemdeki eksiklik yine oyun kültürümüzden kaynaklı oluşuyor. Şahsen Türkiye’de, daha önce yapılmış işleri kopyalamaktan öteye gidebilen, senaryo kurgusu özgün bir iş görememek, iyi niyet okuması yapabilmemizi imkansız kılıyor.  Bu noktada dizilerimizin de aynı kaderi paylaştığınız belirtmek gerek. Fakat Şahsiyet vb. gibi yeni özgün dizilerin, Türkiye’de ciddi anlamda kurgu üretebilecek yazarların olmasını da işaret etmesi, geleceğe dair umudu içerisinde barındıran bir unsur olarak göze çarpıyor. 

Oyun sektörümüzün de iyi hikâyelere sahip işlere öncelik vermesini temenni etmek gerekiyor. Belki de ancak bu şekliyle ilgili demeç daha da gerçekçi bir hâle bürünebilir ve geniş anlamıyla bir umut vaat edebilir.