Bu hafta açık dünya denince akla gelen ilk oyun olan Grand Theft Auto’nun en büyük rakibi Mafia’nın hayal kırıklığı olan üçüncü oyununu ele alacağız.
Öncelikle sizlere Mafia serisinin önceki oyunlarının başarısından ve hikayesinden bahsetmek istiyoruz. Yıllar 2002’yi gösterdiğinde serinin ilk oyunu olan Mafia: City of Last Heaven PC için yayınlanmış, oyun dünyasına büyük ses getirmişti ve oyun 3 CD’den oluşuyordu (o zamanlar için oldukça büyük boyut). Lost Heaven isminde tasarlanan bir şehirde 1930-1938 yılları arasını konu alan ilk oyundaki ana karakterimiz olan Thomas Angelo (kısaca Tommy) idi. Karakterimiz mola verdiği bir anda iki mafia üyesini (gangster) çatışmadan kurtarır ve bu mafianın başı olan Salieri bu iyilik karşısında Tommy’e iş teklifi götürür ve oyun başlar.
8 yıllık bir bekleyişten sonra ikinci oyun olan Mafia II gelir ve oyunun hayranlarının beklentisini tam olarak karşılayamaz. Çünkü mafia serisi, üç boyutlu özgür dünya (sandbox) oynanış mekaniklerinin sadece saf eğlence için değil, aynı zamanda gerçekçi bir hikayeyi sinematik bir dille anlatmak için de kullanmaya çalışıyordu. Bu gerçekçi hikaye o kadar çok sevildi ki tüm bu sevgi ikinci bir oyunun hayaline dönüştü ancak oyunun türü, yapısı ve oyuncuların beklentisi yüzünden ikinci oyun ilk oyun kadar ilgiyle karşılanmadı.
Oyunun hikayesine gelecek olursak, hikaye kahramanımız Vito Scaletta‘nın henüz çocukluk yıllarından başlıyor. Ailesiyle beraber New York’u andıran Empire Bay‘e taşınan küçük Vito, gençlik yıllarında kirli işlere bulaşıyor. En yakın arkadaşı Joe Barbaro ile yaptıkları küçük bir soygunun ardından Joe yakayı sıyırsa da Vito polise yakalanıyor. İşte o anda, kahramanımızın hayatında bir dönüm noktası yaşanıyor.
Ve gelelim asıl konumuza yani Mafia 3’e. Türünün nadir örneklerinden olan, yoğun oyuncu kitlesine sahip ve kemik kitlesi tarafından bu kadar sevilen bir oyun neden başarısız oldu? Bizce bunu tam olarak anlamak için oyunun sadece kendisini değil oyunun çıkış tarihi ve diğer oyunlarla ilişkisini de ele almak gerekiyor. Oyun 2016’nın son çeyreğinde yani Ekim ayında çıktı. Aynı sene içerisinde birçok farklı türde ve yeni oynanış türüne sahip oyunların çıkması bu oyunun genel oyuncu kitlesi tarafından sevilmemesinin en büyük sebeplerinden biri oldu. The Division, Dark Souls 3, Overwatch gibi oyun türlerinin trend olduğu bu yılda bu tür oynanışa sahip bir oyunun tutmaması gayet normal. Oyunun kendi sorunlarına ve oynanışına gelecek olursak, Mafia 3 bildiğiniz gibi piyasaya oldukça fazla hata ve bugla çıktı. Bu hatalardan en büyük problemi oluşturan ise oyunun 30 fps kilidi oldu. Nedenini açıklamadıkları bu karardan dolayı oyun o zamanın en iyi ekipmanları ile bile 30 fps’i aşmıyordu ve bu oyunun akıcılığında çok büyük etki yaratıyordu. Bunların dışında, oyunun içerisindeki görevler birbirini çok tekrarlıyordu ve sıkıcı bir oynanışa sahipti ve bu sebeplerden dolayı oyun birçok sitede düşük puan aldı ve beklediği satışları elde edemedi. Bunların dışında oyunun müzikleri, hikayesi ve düzenlemeleri çok başarılıydı ancak oyunun yapımcılarının beklediği ilgiyi görmesi için yeterli olmadı.
Oyunun hikayesine gelecek olursak, 1968 yılında geçen Mafia 3'te Lincoln Clay adlı çok ırklı bir yetimi oynuyoruz. Vietnam savaşından dönen Lincoln tekrar bakıcı ailesinin yanına yerleşir ve normal hayata alışmaya çalışır. Elbette ailesi tahmin edebileceğiniz üzere mafya mevzularına karışmış ve tanınan bir ailedir. 'Sal' adı ile tanınan bir aile lideri ile iş birliği yaparak soyduğu bir bankanın sonunda eline geçen parayı bölüştürmek ve kutlama yapmak için ailesinin sahip olduğu barda bir kutlama yapmaktadır ve kutlama sırasında güvenerek hata yaptığı Sal ve iş birlikçileri ailesini yakıp kül ediyor, bu sırada kendisini de tam başından vuruyor. Lincoln bu noktada tüm ailesini kaybetmiş ve intikam için yanım tutuşmaktadır. Yavaş yavaş güç ve müttefik kazanıp hem Sal ve ailesini çökertmeli, hem de tüm şehre sahip olmalıdır. Kısacası Mafia 3 iyi bir intikam hikayesine dayanıyor.
Bu üzücü hikayemizinde sonuna gelmiş bulunmaktayız. Oyun her ne kadar beklediği ilgiyi görememiş olsa da verdikleri emekten ve sonradan sevenleri üzmemek için yapılan çalışmalardan dolayı hepimizin saygısını ne olursa olsun hak ediyor. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…