The Quiet Man duyrulduğunda oldukça heyecan verici, hatta beklemeye değer bir oyun olduğunu bile düşündürtmüştü bizlere. Öncelikle şunu söyleyelim ki oyun sadece aksiyon, mekaniklerden ibaret değil. The Quiet Man sinematik bir oyun. Ara sahneler, oyun içindeki geçişler bizi gerçek dünyaya götürüyor zaman zaman. Gerçek hallerini gördüğümüz karakterlerin oyun içine ne kadar iyi yansıtıldığı ise elbette tartışma konusu. Yani oyun çağın gerektirdiklerinden daha kötü bir durumda. Oyun bize PlayStation 4 grafiklerinden daha çok PlayStation 3’te oynuyormuşuz hissi veriyor ve durumlar böyle olunca da, Günahım Neydi serisinin bu haftaki konuğu: The Quiet Man oluyor.
Öncelikle bunu açıkça söyleyebiliriz ki, oyun başarısız. Aksiyonları, grafikleri hatta hikayesiyle bile vasatı geçemiyor oyun. Ana karakterimiz Dane, ki kendisi işitme engelli, oyun boyunca o aksiyondan bu aksiyona koşuyor. Bunun neresi kötü diye düşünüyor olabilirsiniz, ancak koştuğunuz aksiyondan aksiyona hiçbir rakip sizi zorlayamıyor. Yapay zeka haddinden fazla zayıf diyebiliriz. Boss savaşlarında ise sizi biraz zorluyor oyun, ancak hala istenilen seviyede bir zorluk değil bu. Oyunda çoğu düşmanınızı art arda yumruklayarak saf dışı bırakıyorsunuz ve bunun sürekli tekrara binmesi sizi bir yerden sonra bıktırıyor.
Oyunun sinematik bir oyun olduğundan yukarılarda bahsetmiştik, ancak oyun sinematik olmasına rağmen hikayede inanılmaz çelişkiler bulunuyor. Dane ile alakalı geçmiş sahnelere döndüğümüzde bu çelişkiler iyice göze batıyor. Uzun lafın kısası The Quiet Man iyi bir denemeydi, ancak sonuçları iyi olmadı. Kötü senaryo, kötü grafikler, kötü mekaniklere sahip olan oyun istenilen etkiyi yapamadı…
Günahım Neydi serisinin bu hafta konuğu The Quiet Man’di, haftaya görüşmek üzere.