Flank Esports - Yeni Nesil Espor Medyası
Espor Haberleri Esporlulaştıramadıklarmızdan mısınız?

Esporlulaştıramadıklarmızdan mısınız?

Bırakın isteyen E-Spor desin. Biz daha E-Sporun ne anlama geldiğini, neden esporun E-Spor olmadığını açıklamadan, öyle yazılmaz böyle yazılır diyoruz. Bırakın isteyen istediği gibi yazsın. Esporun nasıl yazıldığına değil, insanların hakkında ne düşündüğüne, espora hangi pencerelerden baktıklarına ve neden spor olmadığını düşündüklerine odaklanalım. Biz bu sektörün içinde olmayan insanların düşüncelerini objektif bir şekilde değerlendirip, güzellikle “Bakın siz böyle düşünüyorsunuz ancak aslında olan bu…” şeklinde yaklaşırsak esporu çok daha verimli bir şekilde benimsetebileceğimizi düşünüyorum.
Esporun içinde hatta espor biliminin içinde olan biri olarak hem bu sektördeki insanların görüş ve düşüncelerini biliyorum, hem de basketbol antrenörü olarak sporcu ailelerinin ve geleneksel sporun içinden gelen önemli insanların bilgisayar, bilgisayar oyunları ve espor hakkındaki görüşlerini biliyorum.
“Ferit berberde esporcuyum bilgisayar oyunları falan dedi, müşteriler Ferit’e cep telefonu ayarlarını falan yaptırdı. Ülkemizde espor.”
Bizim insanımızın espora olan bakış açısını Şükrü Şentürk’ün 2014 yılında attığı tweet çok güzel özetliyor aslında. Sektörle ilgisi olmayan insanlara espor dediğiniz zaman kulak kesilmelerini veya bir anda merak içinde olmalarını bekleyemezsiniz. Ancak ve ancak esporda kazanılan paralardan, başarılardan, sponsor olan markaların büyüklüğünden ve yapılan transferlerden bahsettiğin zaman 7’den 70’e herkesin ilgisini çekeceğinizden emin olabilirsiniz.
Peki aileler ve geleneksel sporların içinden gelen insanlar espor hakkında ne düşünüyor? Ailelerin bakış açısıyla konuşacak olursam, maalesef ki mevcut eğitim sistemimizle alakalı olarak aileleri iki önemli görev bekliyor. Birincisi liseye geçiş için yapılan sınav/sınavlar, ikincisi üniversiteye geçiş için yapılan sınav/sınavlar. Bazen velilerin, spora katılımın sporcunun akademik kariyerini olumsuz yönde etkilemesinden çekindiğini de gördüm, spora olan katılımı ve başarısıyla alacağı burs/ekstra puan sayesinde akademik kariyerini olumlu yönde etkilemesini beklediklerini de. Çocuğunun daha çok ders çalışıp daha iyi notlar almasını isteyen velilerimiz, ilerde okulların çoğunda espor bursu açıldığı zaman nasıl bir yol izleyeceğini gerçekten merak ediyorum.
Esporun içinde olmayan insanların espora kaygıyla bakmasını hatta ve hatta espor hakkında yanlış düşüncelere kapılmasını anlayışla karşılıyorum. Bunun sebebi onların düşünce sistemi, ön yargıları vb. olabileceği gibi çok daha önemlisi bizim esporu yeterli düzeyde tanıtamıyor oluşumuz olduğunu düşünüyorum, en azından bizim asıl odaklanmamız gereken nokta burası. Biz insanlara, espor takipçilerine, esporcu olma yolunda hayaller kuranlara esporu nasıl sunuyoruz? Kimsenin kimseyi kandırmasına gerek yok, evet esporcular vaktinin tamamını bilgisayar başında geçiren obez kişiler değil, beslenmelerine dikkat ediliyor ancak bilinçli bir şekilde spor yapan esporcu sayısı da çok az. Bunun sebebi oyuncularımızın bazı diğer faktörleri daha önemli görmeleri veya henüz sağlığa bağlı problemler yaşamadıkları için sağlıklarını birinci planda tutmamasıdır. “Henüz” egzersizin espor performansına olan etkilerinin ülkemizdeki takım yetkilerinin dikkatini çekecek düzeyde kanıtlanmamış olması da takım halinde düzenli bir egzersiz programına gerek duyulmamasına sebep olabiliyor.
Esporcuların kendileri dahil olmak üzere, espor takımlarının kitleye sundukları içeriklerde esporcuların içinde bulunduğu egzersiz, beslenme ve uyku düzeninin vurgulanarak belirtilmesi gerekiyor. Eğer esporu daha iyi tanıtmak istiyorsak sadece buna özgün içeriklerin üretilmesi hatta bunu Türkiye Espor Federasyonu’nun (TESFED) planlayıp oyun şirketleri ve yapımcılarıyla ortak bir şekilde çalışılması gerektiğini düşünüyorum.
Bir anne-baba olarak çocuğunuzun tüm gün bilgisayar başında oturmasını istemiyor oluşunuz gayet normal çünkü herkes çocuğunun sosyalleşmesini, arkadaş gruplarıyla birlikte hareket etmesini, insanlarla olan iletişimini geliştirmesini, iyiyi/kötüyü bilmesini/öğrenmesini, araştırma yapmasını ve güncel olayları takip etmesini ister. Ancak size bir haberim var, eğer hala farkında değilseniz hazır olun, çocuklarınız bilgisayar başında zaten bunların hepsini yapıyor. Oynadıkları oyun aracılığıyla yeni insanlar tanıyor, yeni arkadaş grupları kurup onlarla birlikte hareket etmeyi, iletişimin ne kadar önemli olduğunu öğreniyorlar. Bazen tanıştıkları insanlar doğru kişiler olmayabilir ancak bunun kontrolünü sağlamak da size ve çocuğunuza verdiğiniz eğitime bağlı. Aslında sizin çocukluğunuzda yaşadığınız şeylerin aynılarını yaşıyorlar, sokakta futbol oynamak yerine evde bilgisayar oyunu oynuyorlar, sizler televizyonda izlediğiniz futbolcuların yerinde olmak isterken, çocuklarınız da bilgisayar ekranında izledikleri başarılı oyuncuların yerinde olmak istiyor. Onları örnek alıyor, onların oynadıkları oyunları oynuyor, onlar gibi oynuyor. Çocukların ayrıca şöyle bir avantajı da var siz hayalinizdeki futbolcuyu sadece televizyonda görüp formasına bile zar zor sahip oluyorken çocukların hayallerindeki oyuncuların nasıl oynadıklarını ve oynarken neler düşündüklerini, açtıkları yayınlarda izleme hatta onlarla sohbet etme, buluşma imkanları da bir hayli yüksek. Bunlara ek olarak, çocukların o hayallerindeki oyunculardan birinin yerinde olmaları için gerekenler; bilgisayar, internet, çalışkanlık ve biraz da şans…
Geleneksel sporların içinden gelen eski profesyonel sporcular daha hareketli ve spor dolu bir yaşam tarzının içinden geldiği için esporu ve esporcuları bütün gün bilgisayar başında duran sadece ihtiyaçları için koltuklarını terk eden kişiler olarak görüp, sağlıksız, hareketsiz ve asosyal bir yaşam tarzı olarak görebiliyorlar. Ancak siz onlara aslında olanları ve oyuncuların nasıl bir düzen içinde olduklarını, yapılan transferleri, ne kadar para kazandıklarını ve verilen emekleri anlatınca büyük bir şaşkınlıkla birlikte espora ilgi duymaya başlıyorlar. Espor performansı ve esporun antrenman bilimiyle ilgili olarak elimizde henüz net bilgiler yok ancak bunların oluşturulmasının ve oyuncularımızın tümünün, espor performansını geliştirmek için özel olarak hazırlanmış uyku, fiziksel egzersiz ve beslenme programlarını uygulamalarının ardından ve de bunların espor kitlesine gösterilip onlara da benimsetilmesiyle birlikte esporun ülkemizde spor olarak kabul edilmesi adına çok büyük bir adım atmış olacağımızı düşünüyorum.
Gelelim başta asıl anlatmak istediğim konuya, espor neden E-Spor değil? E-Spor değil, çünkü oynanan oyun her ne kadar elektronik ortamda da olsa oyuncuların bütün bir oyun boyunca içinde bulunduğu fizyolojik durum tıpkı bir satranç oyuncusu gibi. Bu benzetme çok sık kullanılıyor çünkü genelde kıyaslama hareket esaslı yapılıyor. Gelin bu kıyaslamayı biraz geliştirelim ve esporun aslında ne kadar çok spor dalına benzediğini hep birlikte görelim.
Bütün sporlarda sporcuların ana hedefi “amaca uygun olan doğru tekniğin en mükemmel şekilde uygulanması”dır. Örnek vermek gerekirse, bir futbolcu köşe vuruşunu kullanıyorken, yapmak isteyeceği orta veya pas vuruşunu hangi teknikle ne şekilde yapması gerektiğini analiz eder ve bu tekniği en mükemmel şekilde uygulamaya çalışır.
League of Legends’ta tekniğin yerini mekanikler alıyor. Mekaniği, oynanan karakterin yeteneklerini amaca uygun en doğru sırayla kullanılması olarak tanımlayabiliriz. Her karakterin sadece dört yeteneği ve iki sihirdar büyüsü vardır ancak bu altı yeteneğin en doğru zamanlama ve şekilde kullanılması büyük bir zorluktur. Yeteneklerinizi saniyenin beşte birinden daha erken veya daha geç kullandığınız durumda her şey farklı sonuçlanabilir. Bu arada, bu yazı daha genel bir kitleyi kapsadığı ve okuyan herkesin anlaması için basit bir şekilde anlatıyorum ancak bunları uygularken farkında olmanız ve kontrolünüzün altında olması gereken birçok şey var, asla ve asla kolay olduğunu sanmayın…
Gelelim benzetmelere, bir basketbolcunun atış halinde faul alıp serbest atış çizgisine geldiğini düşünelim. Serbest atış basketbolcuların antrenmanda çok sık çalıştığı ve çemberin yakınında yapılan atışlardan sonraki en basit atıştır ancak ülkemizin gururu Cedi Osman 2017’de NBA’e ilk transfer olduğu yılda serbest atış istatistiği 26/46 (%56,5) şeklindedir. Peki Cedi kötü bir serbest atıcı mıydı? Asla. Genç yaşına rağmen Euroleague’de serbest atış istatistiği her zaman %70’in üzerindeydi fakat NBA maçlarındaki atmosfer onu etkilemiş olacak ki ilk senesinde serbest atışlarda biraz zorlandı diyebiliriz.
League of Legends karşılaşmalarının oynanması için açılan “Espor Sahnesi”nde de bu atmosfer değişikliğinin oyuncuların fazlasıyla etkilediğini söyleyebiliriz. 2019 Kış Mevsimi’nin birinci haftasında “Dark Passage” takımında oynayan ve yaklaşık iki senelik bir kariyer geçmişi olan “Nikolai Senpai” oyunun erken dakikalarında aynı eşyadan iki tane alarak çok basit ancak çok büyük bir hata yaptı. Bilmeyenler için oyun esnasında eşya satın almak, Google’da arama yaparken farkında olmadan “Google’da Ara”ya değil de “Kendimi Şanslı Hissediyorum”a basmak gibi bir yanlış ve oyuncular bunu günde yüzlerce kez tekrarlıyorlar ancak böyle basit bir hata, atmosferin verdiği heyecan ve fizyolojik durumlardaki değişiklikler dolayısıyla yapılabiliyor. Kısacası atmosfer esporcuları da önemli bir şekilde etkiliyor.
Bir futbolcu için de aslında en basit vuruşlardan birisi olan ancak aynı zamanda en zor atış olan penaltı vuruşudur. Burada zoru kolay, kolayı zor yapan faktör sporcunun içinde bulunduğu psikolojik durumdur. Bu psikolojik durumu fizyolojik zorlanmalar da etkiler tabii ki. Fatih Terim’in penaltı atacak adam araması ünlü videolardan biridir. Bazen sporcular yorgunluğun da getirdiği güven eksikliğiyle zor kararlar ve işlerden kaçınır. League of Legends’ta “shotcall” dediğimiz karar verme, takıma liderlik etme işi genelde bir veya iki oyuncu üzerinden yürür. Bu oyuncuların kendilerine olan güveni azaldığında, eğer onun yerine yükü kaldırabilecek birileri yoksa takım bundan bir hayli etkilenir. Bazen bu güven oyunun kötü gidişatından dolayı, yapılan bireysel hatalardan dolayı veya oyuncunun yorgunluğundan dolayı azalabilir.
Basketbolda savunma oyuncusunu geçme çok kısa süreli bir satranç oyunudur aslında ve çok da keyiflidir. Hiçbir toplu hücum oyuncusu karşısındaki savunmayı geçerken ezbere hamleler yapmaz. Oyuncu antrenmanda önceden çalıştığı ve mükemmelleştirdiği tekniklerden, tıpkı köşe vuruşu benzetmesinde olduğu gibi, en uygunu ve doğrusunu savunma oyuncusunun durumuna, duruşuna ve fiziksel özelliklerine göre analiz edip o tekniği uygulamaya çalışır. Hücum oyuncusunun yapacağı hamleyi belirleyen şey her zaman için savunma oyuncusudur. Esporda da oyuncular birebir durumlarda kaldığı zaman kendi hamlelerinden çok rakibin hareketleri ve hataları ön plandadır. Oyuncular birebir alt etmeye çalıştığı rakibini iyi analiz edip hata yapmasını bekler ve antrenmanlarında mükemmelleştirdiği mekanikleri en doğru zamanda en iyi şekilde uygulamaya çalışır. Bu aynı şekilde takım oyununda da böyledir. Bazı kararlar/planlar takımın oyundaki amacına/stratejisine göre dakikalar öncesinde verilirken, bazı kararlar da rakip takımın yanlış pozisyonda olması gibi yapılan hataya karşı anlık olarak verilir.
Şimdilik bu benzetmelerin yeterli olduğunu düşünüyorum. Yeterli, bu kadar değil, dikkatinizi çekerim. Espor yakın zamanda bizim ülkemizde de spor olarak kabul edilecek ancak bu konuda asıl önemli olan şey; bu vakte kadar bizlerin, insanlara esporu nasıl sunduğumuz ve nasıl benimsetmeyi hedeflediğimizdir.