Flank EditorÇin’in Hubei bölgesinde başlayıp tüm dünyaya hızlıca yayılan ve büyük bir korku yaratan Corona virüsü, oyun sektörünün yanında sinema dünyasında da etkisini hissettirdi. İnsanların kapalı alanlarda toplanması salgının yayılması açısından büyük bir tehlike oluştururken; vizyona girmesi planlanan birçok film de ertelendi. Bunula beraber sinemada izleyici rakamlarında büyük bir düşüş yaşandı.
Evde kalmamızın zorunlu olduğu şu dönemlerde, salgın temasını en alan en dikkat çekici 10 farklı filmi fark sizler için derledik. Keyifli okumalar!
Outbreak – Tehdit (1995)
Dustin Hoffman, Cuba Gooding Jr., Morgan Freeman ve Rene Russo'nun başrollerini paylaştığı Outbreak, 90'lar aksiyon filmlerinden beslenen yapısıyla bir salgın hikâyesini mercek altına alıyor. Wolfgang Petersen'in yönettiği filmde Dustin Hoffman, bulaşıcı hastalıklar uzmanı olan Sam Daniels'a hayat veriyor. Sam Daniels, ciddi ve ölümcül bir virüsü araştırmakla görevlendirilir ve araştırmaları sonucunda virüsün Amerika’ya geldiğini tespit eder. Sam Daniels, virüs uzmanı olan eski eşinin yardımıyla California’da bir kasabada başlayan virüs salgınını kontrol altına almaya çalışır. Bir salgın filminin normlarını bünyesinde barındıran film, merkezine bir aşk ilişkisi koyarak anlatımını klasikleştirmesine rağmen bu durum, Outbreak'i bu listeye koymamıza bir engel teşkil etmiyor.
Twelve Monkeys – 12 Maymun (1995)
Usta yönetmen Terry Gilliam'ın yönettiği 12 Monkeys – 12 Maymun, beş milyar kişinin ölümüne neden olan bir virüsten sağ kalan ve bu virüsün etkilerinden korunabilmek için yeraltında koloniler kurarak yaşamaya başlayan insanları konu alıyor. Bu esnada virüsün yok olması için bir çözüm yolu bulan insanlar, zamanda geriye gidebilecekleri bir zaman makinesi yaparlar. Bu virüsün üstesinden gelebilmek için eski bir mahkûm olan James Cole, zaman makinesiyle geçmişe gönderilir. Geçmişe giden Cole, akıl hastanesindeyken tanıştığı Dr. Kathryn Railly'yi içinde bulundukları duruma inandırmaya çalışır. Salgın temasını, zamanda yolculuk ile birleştiren film, Bruce Willis, Brad Pitt, Madeleine Stowe, Christopher Plummer, Christopher Meloni gibi günümüzün ünlü oyuncuları aynı çatı altında bir araya getiriyor.
28 Days Later… – 28 gün sonra (2002)
Danny Boyle'ın yönettiği, Ex Machina ve Annihilation gibi muhteşem filmlere imza atan Alex Garland'ın senaryosunu yazdığı 28 Days Later…; bir zombi salgınının 28 gün sonrasında yaşanan olayları anlatıyordu. Ölümcül bir virüsün İngiltere'yi tehdit altına aldığı bu film, zombi tasviriyle dikkat çekiyor. Daha önceki filmlerde yavaş ve durağan olarak ilerleyen zombiler, bu filmde hızlı ve çevik olarak karşımıza çıkıyor. 28 Days Later…'ın bu zombi tasviri, kendisinden sonra gelen birçok filme ilhâm oluyor. Düşük bütçeyle çekilen filmin oyuncu kadrosunda Cillian Murphy, Naomie Harris, Christopher Eccleston gibi isimler yer alıyor.
Children Of Men – Son umut (2006)
Alfonso Cuarón’un 2006 yapımı apokaliptik filmi Children of Men – Son Umut, hiçbir şekilde anlam verilemeyen olaylar zincirine, insan neslinin tükenme olasılığı ile karşı karşıya kaldığı 2027 yılına götürüyor. Siyasi olarak büyük karmaşa yaratan bu durumda Büyük Britanya, huzurunu koruyan ülke konumundadır. Ülkeye girmek isteyen çok sayıda mültecinin olduğu dönemde bir bürokrat olan Theo, kaçırılır ve bürokratik destek için hükümet ve mülteciler arasında bir köprü görevi görür. Children Of Men, olaylara politik açıdan bakmasıyla salgın temalı filmler arasından özel ve farklı bir konuma erişiyor.
Blindness – Körlük (2008)
The Constant Gardener ve Oscar adaylığı kazandığı City of God gibi filmlerle sinema dünyasında tanınan Fernando Meirelles'in yönettiği Blindness, “beyaz körlük” olarak tabir edilen bulaşıcı bir körlük salgınının pençesinde geziniyor. İnsanları yavaş yavaş etkisi altına alan bu salgının getirdiği kaos ortamında bir doktorun eşi, filmdeki körlük durumundan hiçbir şekilde etkilenmiyor. Doktorun eşi, kendisini ve ailesini bu zor durumdan kurtarmaya çalışıyor. Julianne Moore ve Mark Ruffalo'nun başrollerinde yer aldığı film, José Saramago'nun aynı isimli romanından uyarlandı.
Pontypool – Pontypool: Öldüren kelimeler (2008)
Sıra dışı hikâyesiyle zihnimizi bulandıran 2008 yapımı Pontypool filmini aykırı bir “zombi” filmi olarak değerlendirebiliriz. Bunu söylememizdeki neden ise filmin dil bilimden yararlanan anlatısı. Konuyu biraz daha açacak olursak; film, soğuk bir kış günüde Kanada’nın bir kasabasında İngilizce kelimelerden bulaşan ve insanı zombileştiren bir virüsün yaşattığı dehşeti yerel radyoda çalışan insanların gözünden ele alıyor. Virüsün radyo dalgaları eşliğinde yayılması karakterlerimizi zorlu bir durumun içerisine sokuyor. Virüsden kurtulmak için İngilizce dışında başka bir dil konuşmak ya da susmak gerekiyor. Radyo ekibi insanları kurtamak için, insanların sözcüklerle ilgili algısını değiştirmeye çalışıyor.
Virüsün yayılmasını engellemek için ağzınızdan çıkacak kelimeleri özenle seçtiren film, bir alternatif yapım olarak bu listede yer alıyor. Kanadalı yazar Tony Burgess’in Pontypool Changes Everything romanından sinemaya uyarlanan filmi ise daha çok kariyerini televizyon dizileriyle sürdüren Bruce McDonald yönetiyor.
Contagion – Salgın (2011)
Geldik bu listenin en çok konuşulan filmine. Steven Soderbergh yönettiği 2011 yapımı Contagion, tüm dünyayı kasıp kavuran ölümcül bir salgının etkilerini sağlık çalışanlarının, hükûmet yetkililerinin ve sıradan insanların yaşadıkları üzerinden ele alıyor ve dünyaya yayılan bir salgının insanlar üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Özellikle Corona virüsünün tüm dünyada korku yarattığ şu dönemde Contagion, sinemaseverlerin ilgiyle takip ettiği filmlerin başında geldi. Son aylarda iTunes’ta en çok izlenen filmler arasında yer alan Contagion, şu an günümüzde yaşadığımız bu durumu birebir anlatıyor. Bu açıdan baktığımızda Corona virüsünün tüm dünyada yayıldığı bir dönemde Contagion’ı izlemek, her zamankinden daha fazla bir önem taşıyor.
Gamgi – The Flu – Grip (2013)
Sung-su Kim'in yönetmen koltuğuna oturduğu The Flu-Grip, havadan bulaşan bir virüsün Seul'u etkisini altına alması üzerinden hikâyesini oluşturuyor. Hava yolu ile bulaşan ve 36 saat içinde salgına yakalananları ölüme sürükleyen bu virüse karşı aşı üretmeye çalışan In-hye ve Ji-goo, bunu yapabilmek için karantina altındaki şehre gitmek zorunda kalıyor.
World War Z – Dünya Savaşı Z (2013)
Max Brooks'un çok beğenilen aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan, Brad Pitt'in başrolünde yer aldığı World War Z – Dünya Savaşı Z, filminin merkezinde geçmişte en zor bölgelerde görev yapmış deneyimli BM görevlisi Gerry Lane karakteri var. İinsanlar ve zombiler arasında yaşanan savaşı konu alan film, Gerry'nin dünyayı kurtarmak için yaptıklarını ve bunu yaparken hayli kısıtlı olan zamana karşı yarışmasını inceliyor. Gişe başarısının yanında film, yönetmen Mark Foster ile Brad Pitt’in arasında meydana gelen tartışmalarla, yazılan senaryolar beğenilmediği için bazı bölümlerin tekrar çekilmesiyle ve bu durumun filmin bütçesinde bir artış yaratmasıyla sinema gündemini meşgul etmişti. Kamera arkasında yaşanan bu sıkıntılı durumlara rağmen film 2013 yılının başarılı filmleri arasında gösterildi.
Train to Busan – Zombi Ekspresi (2016)
Kızını doğum gününde eski eşine götürmek üzere trene binen bir baba ile kızının yaşanan salgın sırasında bir grup yolcu ve zombiler ile birlikte aynı trende sıkışmasını konu alan Train To Busan – Zombi Ekspresi, gerek hızlı ve çevik zombi tasviriyle gerek gerilimi tren gibi tek mekâna sıkıştıran ve aksiyonu bunun üzerinden sağlayan yapısıyla ilgiyi üzerine çekiyor. Baba-kız ilişkisini merkezine alan film, özellikle ana karakterlerin yakınlarını mahsur kaldıkları tuvaletten kurtarmak için 4 vagon geçmeleri gereken sahnesiyle akıllarda yer ediniyor. Zombilerle dolu bu vagonları tek tek geçmek zorunda kalan karakterler, adeta savaşa gider gibi bu işin altından kalkmak zorunda kalıyor. Hollywood ana akımının dışında bir zombi filmi olan Train to Busan, zombileri de tek bir mekânın içerisine yerleştirerek katastrofobik hissi sonuna kadar izleyiciye yaşatıyor.
